O yıllarda muayenehanem Korukent’de idi. Yeşillikler içinde ki kliniğin ayrıca güzel bir de serası vardı. Habibe Hanım temizliğin yanı sıra çiçeklere de bakar, onları sever, sular, konuşurdu… Bende erken gelip biraz merak, birazda gülerekten olayı izlerdim. “Kulağı, ruhu olmayan bu çiçekler seni nasıl anlasınlar, üstelik Türkçeyi de bilmezler” derdim…
Gerçekten bitkiler bu muhabbetten mi bilmem, çok canlı ve güzellerdi. Gün geldi, Habibe Hanımı emekli ettik, yemeklerimizi yapan Fatma Hanım bakar oldu onlara. Gene sularını veriyor, toprakları eşeleniyordu ama sanki çiçekler biraz mahzun, eski sahipleri ardından boyunlarını bükmüşlerdi.
Gerçeği yıllar sonra anladım…

Amerikalı Cleeve Backster 1960’larda yalan makinasını keşfetmiş, adalete katkılarda bulunmuş bir araştırmacıydı. Aygıt basit bir yazıcı ile galvanometreden oluşuyor, sorgulamalarda sualler karşısında verilen cevaplara göre, duygusal-düşünsel dalgalanmaları (yalanları?) yazıcı ucunun titreşmesi ile kayda alabiliyordu.
Backster’in bir gün makinanın elektrotlarını odadaki devetabanı bitkisinin iri yapraklarından birine bağlamak aklına geldi, cihaz ibrelerinde bir oynama olmadı, su verdi, reaksiyon oluşmadı, yaprağa elindeki sıcak kahveyi döktü, gene herhangi bir tepki yoktu…
Aklından yaprağı yakma ‘fikrini’ geçirdiğinde, yazıcı hareketlendi… Bitki, adeta aklından geçenleri okumuştu… Kibrit almak için çıkıp geldiğinde ise ibredeki hareketler daha da şiddetlenmişti. Bitkiler, fizyolojik-fiili uygulamalara karşı kayıtsız, düşüncelere ise reaksiyon veriyorlardı…

Bu tesadüfle Backster’in önünde yeni ufuklar açılmıştı.
Bitkiler yaşam kaynağımızdılar, havadaki CO2’yi oksijene çeviriyor, fotosentez ile tüm dünyaya hayat veriyorlardı.
Ayrıca çiçeklerin doğumdan ölüme yaşamımızda önemli yerleri vardı… En duygulu anlarımızda sevinç de-üzüntü de çiçek verilmesi, belki de karşılıklı bu duygu ile ilgili olabilir diye düşündü…
Gören bir göz için bunda Tanrısal bir mesaj da vardı. Yaratanla-Yaratılmış, biri birini destekleyen, biri olmazsa diğeri olmayacak bir Bütün olarak yorumladı.
Bu bulgulardan ortaya çıkan gerçek, bitkiler-çiçekler-doğa hem “fizyolojik-madde” ve hem de “duygular-mana” ile ilgili idiler. Bu içsel davranış, sade biz insanlar için değil tüm yaratılmış varlıklar için de geçerli bir kural olabilirdi. Araştırmalarını derinleştirdi, başka bitkiler, araştırmacılar da konuya katıldılar.

Bitkilerin düşünce sezme ve duyu ötesini algıladıklarını gösterdiler ilginç sonuçlara ulaştılar. Bitkilerin tehlike karşısında bayıldıklarını (veya baygın rolü oynadıklarını) saptadılar. Çalışmalarına ilgi duyan ve ziyarete gelen Kanadalı fizyoloğa deneylerini göstermek istedi. Elektrotları taktığında, önce bitkilerden hiçbir yanıt gelmedi. Tüm çabalarına rağmen bitkiler reaksiyon vermeden öylece duruyorlardı.
Aklına Fizyolog arkadaşına “bitkilere zarar verici bir çalışma yapıp-yapmadığını” sorduğunda “…Bitkilerin kuru ağırlıklarını tespit için fırına atıp, yaktığını” öğrendi. Bitkiler adeta 6.his gibi bu gerçeği hissetmişlerdi.
Misafirin salonu terk edip, uçakla kentten ayrılması sonrasında, bitkiler yeniden kendine gelebildiler. Bu deney bitkilerin adeta bellekleri olduğunu gösteriyordu. Backster bir başka deney daha hazırladı.
Bitkiler kendilerine gönderilen sevgi frekanslarına karşı da duyarlıydılar. İlginci, bu sevgiyi taşıyan kişi ile aynı mekânda olmaları da gerekmiyor, hiçbir engel ve mesafe tanımaksızın, üst katlardan hatta 20 Km uzaklıktan dahi sevgi titreşimlerini algılayabiliyorlardı. Buna karşı bitkileri kurşun kabın içine, hatta Faraday kafesine koyarak da deneyi tekrarladı, ama bu perdelemeler dahi insan-bitki iletişimini engelleyemedi.

Japon Ken Hoshimoto, akupunktur uygulayarak bitki ile konuşma çalışmalarını başlattı. Ama tüm çabalarına rağmen bir sonuç alamadı. Ancak eşi inanılmazı başardı. Bitkilerle kurduğu Japonca yakın sevgi dolu iletişime, bitkilerde ‘kaktüsçe’ olumlu yanıtlar verdiler. Bunları “Duyu Ötesi Algılamaya Giriş” ve “4. Boyut Dünyasının Gizemi” isimli eserleri ile Dünyaya duyurdu. Konu oldukça açıktı, bitkiler yüzeysel değil duygusal titreşimlere cevap veriyorlardı.
Kimyager Marcel Vogel bitkilerin duyguları sorusuna cevap arıyordu.
Vivian Wiley ile planladığı araştırmasında, taşkıran çiçeğinden kopardığı 2 yaprağı 2 farklı yere koydu. Başucundakine sevgi-ilgi, diğerine ise duyarsız kaldı. İlgi duyulan yaşama yeni başlamışçasına coşkuyla büyürken, ilgisiz kalınan buruşmuş, çürümeye yüz tutmuştu.

Vogel sonuçlardan etkilendi, 3 karaağaç yaprağının 2 dıştakine her sabah “sevgi dolu” sözler söylerken, ortadakine ise kayıtsız kalıyordu. 1 hafta sonra, 2 dış yaprak psişik enerji etkisi ile yaşama devam etti içteki soldu öldü… Buna yeni deneyler ekledi… Ulaştığı sonuç, bitkilerin sevgiye duyarlı ve çevrelerine enerji verdiği yolundaydı… Bitkilerin ayrıca günlük ve insana benzer inişli çıkışlı duygusal biyoritm dalgaları ve davranışları olduğunu belirledi.
İnsan, çevresine enerji veren bir varlıktır. Bunu bitkiye yansıtması ile bitkiler de buna anlamlı cevap veriyorlardı…
Kanada Montreal’de, tropik bitkiler ithal eden firmanın seralarından mesul Jan Merta, satışlar ve sonrasından sorumlu bir yetkiliydi. Binlerce bitki arasından, son derece sağlıklı ve seçilerek alınan bazı bitkilerin, daha sonra güçsüzleşip, sağlıksız görünüme, pörsüyüp solduklarına, hatta öldüklerine şahit oluyorlardı. Tedavi amaçlı seraya geriye getirilenlerin ise kısa zamanda kendine geldiği tespit edince, bunların ‘arkadaşlarından ayrılarak, sevgisiz ortamlara gitmeleriyle’ ilgili olabileceği sonucuna vardı.

Bitkilerin de biz insanlar gibi önemli gıdalarının sevgi olduğunu belirledi.
Bitkiler ayrıca güzel ve özellikle klasik müzikten daha çok etkileniyorlardı.
Sovyetlerin Pravda Gazetesi muhabirleri Chertkov, Moskova Tarım Bilimleri Akademisi gözlemlerine dayanarak, ‘arpa filiz köklerinin sıcak suya daldırıldığında ki feryatlarının, gözyaşlarının özel aygıtlarla tespitini’ yayınladı. Aynı bilimsel akademi, bitkilere verilen suyun ancak az bir kısmını kullandıklarını, geri kalanını ise gereğinde kullanmak üzere ileri tarihe bıraktığını da makalesinde belirtti.
Sovyetler in Znaniya Sila (Bilgi Güçtür) dergisinden Prof. V.N.Pushkin ‘Çiçek Bana Yanıt Ver’ makalesinde, hipnozla uyutulanların normal kişilere nazaran daha gerçekçi dalgalar yayabilecekleri tezinden hareketle, bu yolla uyuttukları Tanya’ya 1-10 arası bir numarayı tutmasını, ancak sorulduğunda buna cevap vermemesi telkin ettiler. Araştırmacıların yavaşça saymaya başladıkları ve her rakam için hayır diyen denek, 5’e gelindiğinde de olumsuz cevap vermesine rağmen, bitkiler tutulan bu rakama karşı yanıt gösterdiler.

Bitkilerin belleği olup-olmadığıyla ilgili Backster’ın uygulamalarına benzer Rusya’da yapılan deneyde, 2 sardunya alındı. Birine çeşitli işkence, yapraklarını yakmaya varan eziyetler yapılırken, diğer kişinin sevgi ve şefkatle bakması sağlandı. Kötü adam odaya girdiğinde bütün bitkiler adeta feryat edip, haykırırlarken, iyi adam girdiğinde ortalık yatıştı, sakinleşti…
Sovyetlerin bir diğer deneyinde, sulanan mısırlar, daha uzak konumda ve susuz bırakılan mısırlara, ‘bir yolunu bulup’ su göndererek hayatta kalmalarına yardım ediyorlardı. Fiili bir temas olmadan bunun nasıl gerçekleştiği halen bilinmemektedir.

Görüldüğü gibi doğayı, hayvanları, bitkileri ve hatta kendimizi dahi yeterince tanımamaktayız. Yaratılmış düzen bir denge içindedir ve her şey birbiri ile ilintili, bir diğerine bağlıdır.
Bu gerçekler asırlar önce, Amerikan yerlileri (Kızılderililer), Galya’da Druid’ler (Kelt Rahipleri), Avustralyalı Aborjini’ler tarafından keşfedilmiş ve bitkilerin-hayvanların dilini çözmüş, bunlardan yararlanarak yaşamlarına bu bilgileri aktarmış olduğunu görmekteyiz.

Bugün tüm hayvan ve bitkilere bakarak insanlığın giderek unuttuğu “sevgiyi” yeniden hatırlamasına vesile olacağı gerçeği ortadadır.
Bitkilerin ve doğanın bir hafızası olduğunu, yeşili, ormanı yok edenlerden doğanın er veya geç bunun hesabının soracağını unutmamalıyız.
Gerçekler 3 aşamadan geçerek kabul edilirler;
- Önce bunları söyleyenler önemsenmez, alaya alınırlar,
- Sonra bilinçsizce ve cahilce bu fikirlere karşı çıkılır, hatta aşağılanır,
- Sonrasında da çaresizlik içinde doğruluları açık olarak ilan edilir… Sevgi ve güzellikler sizinle olsun…
(Modern Folk Üçlüsü) Diş Protez Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Kurtaran