Her evin kendine has bir tarzı vardır. Evde yaşayan ya da yaşayanların kişiliğini yansıtır. Benim evde de bir ZAMAN MAKİNASI var. Bir tuşla geçmişe doğru yolculuğa çıkılır.
Sayısını bilmediğim dergiler ve plaklar; benim zaman makinam. İsteyen benimle istediği seneye gider gelir.
Senelerdir, kendimi bildim bileli, beni ben yapan geçmişimi yeniden inşa ediyorum.
Kaybolduğunu sandığım hatıralar ve fluya çalmış anılar, bir bir canlanıyor böylece… Arşivciyim. Evet… İflah olmaz bir deli de denebilir. Ama sanat delisi… Müziğe duyulan tatlı bir delilik… Beni böyle bir adam yaptı işte. Çocukluğum plaklar ve dergilerin arasında geçti. Kulaktan duymakla yetinmeyip, müziği hücrelerime nakleden ve emen bir çocuktum. Bir yanda SES, HEY ve GONG dergileri…Bir yanda TV’DE 7 GÜN’ler… Ve duvarlara asılmış poster dünyasının imparatoru minik Gökhan… Evet bir hükümran gibi kendi müzik ülkemi inşa ediyordum. 70’ler ve 80’lerde bu ülkeyi başarı ile yönettim)))
Çocukluğum, her 70’ler çocuğunun sevdiği ruh şarj istasyonu olan pikap ve radyo başında geçti. Teybin başında radyo programlarını kaydederdim her müziksever çocuk gibi. Ne şahane günlermiş. Ancak yaşarken değeri bilinmiyor. Her büyülü dönemin bir sonu mu var nedir…O renkli müzik imparatorluğu günleri solmaya başladı ya da ben büyüdüm…Arabesk furyası, bozulan pikaplar, kırılan plaklar, ülkemde olan olaylar ve gözüm gibi baktığım dergilerin gelen giden tarafından talan edilmesiyle yıkıldı zamanla o renkli dünyam…
Kasetleri hiç sevmedim…Hele hele CD’leri…Ben plak çocuğuyum… Plaktan başka yâr bilmedim.
Gençlik, üniversite, hayata atılma derken, o bildik telaşın içinde hep eksiktim… Birşeyi deli gibi özlüyordum. O müzik imparatorluğumu…
Bankacılık yaptığım o korkunç yoğun günlerden birinde, nefes almak için bir öğlen vakti, kendimi Tunalı Pasajı’na atmıştım. O gün tesadüfen içeri girdiğim bir SAHAF dükkanı, hayatımı değiştirdi. Aslında hayatımı geri verdi.
Gel zaman git zaman evimde bir dünya oluşmaya başladı. Üzeri tül ile örtülü bir ülkenin, böyle bir rüzgâra ihtiyacı vardı…Bir esti ve altından benim o güzelim müzik imparatorluğum çıktı…
Yıllar önce evimizde gönülden bağlı olduğum dergiler ve plaklar, bir bir, ülkelerine döndüler. Ülkedeki en iyi sahaflar, elimden tutup bana geçmişimi yavaş yavaş hediye ediliyorlardı.
Sanki yıllar önce aynı dili konuştuğum dostlarım bir bir dönüyordu evine… Hiç değişmeyen o güzel dostlar. İnsanlar değişirdi ama plaklar ve dergiler asla!
5 seneden fazladır evimdeki arşivi, sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum. Bu sayede geçmişte kalbime girmiş her sanatçıya ulaşıp kalplerine dokunma şansım oldu… Bu bir lütuf. Onların sevgisi benim için yeter de artar bile…
Zaman Makinası illa mekanik olacak değil ya… Benimkisi plak ve kağıttan. Eşsiz bir müzikal geçmiş, Sanat Evren’de öylece duruyor. Ben ise binip gidiyorum zaman makinamla…Gelen benimle mutlu oluyor.
Gittiğim yer, kendi imparatorluğum…
Ama herkese kapısı açık!…
Gökhan Küçükarslan
POPSAV ARŞİV DANIŞMANI