Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu Genel Konferansı (Unesco), 23 Eylül-28 Ekim 1980 tarihli Belgrad Toplantısının 21. Oturumunda, üye ülkelerde uygulama birliği sağlamak amacıyla ve sanatçının statüsü konusunda bütün sanatçılar için geçerli olmak üzere, belirlediği yol gösterici ilkeler doğrultusunda Sanatçının Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı alır.
Unesco’ nun Tavsiye Kararının değerlendirilmesi bu yazıya sığmayacak ölçüde geniş kapsamlı bir inceleme gerektirmekle birlikte, söz konusu Kararın sanatçıların çalışma, sosyal güvenlik ve örgütlenme haklarına ilişkin hükümlerini mümkün olduğu ölçüde özetleyerek ele almaya çalışacağım.
Unesco, Yol Gösterici İlkeleriyle üye devletlerin;
1) Gerektiğinde uygun yasal yollar aracılığıyla, sanatçıların kendi belirledikleri sendika ve meslek kuruluşları kurma ve söz konusu kuruluşların üyesi olma hak ve özgürlüğüne sahip olduklarını garanti etmelerini,
2) Eğer isterlerse, sanatçıların kültürel politika ve sanatçıların mesleki eğitimleri de dahil olmak üzere istihdam politikalarını oluşturan ve istihdam koşullarını belirleyen kurum ve kuruluşlara katılımlarını da mümkün kılmalarını öngörmüştür.
Bu ilkeler doğrultusunda;
a) Sanatçıların kültürel politika ve sanatçıların mesleki eğitimleri de dahil olmak üzere istihdam politikalarını oluşturan ve istihdam koşullarını belirleyen kurum ve kuruluşlara katılımlarının mümkün kılınmasını,
b) Her sanatçının, temel metinler, bildirgeler, sözleşme ve Tavsiye Kararında yer alan sosyal güvenlik ve sigorta hükümlerinden etkili bir şekilde faydalanma hakları olduğunu,
c) Sanatçıların ortak kaygılarını topluca/ortaklaşa değerlendirebilmesi ve gerekli durumlarda savunabilmesine olanak sağlayacak profesyonel (mesleki) bir zümre olarak tanınma ve sendika veya profesyonel organizasyonlar kurma haklarının olduğunu,
d) İtibarı yüksek olan güzel sanatların gelişiminin ve güzel sanatlar eğitiminin ilerlemesinin, büyük oranda sanatçıların yaratıcılığına bağlı olduğunu dikkate alınarak, Sanatçının Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı kabul edilir.
1/2
Ülkemizin de taraf olduğu Tavsiye Kararından yaklaşık iki yıl sonra, dönemin Askeri Yönetimince kabul edilen 1982 Anayasa’sının Tavsiye Kararı doğrultusunda düzenlenen Sanatın ve Sanatçının Korunması başlıklı 64.maddesiyle, “devletin sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı koruması, sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alması” amir hüküm olarak Anayasamızda yer alır.
Önceki anayasalarımızda yer almayan 64.madde hükmünü sadece sanatçının koruması yönünden değerlendirdiğimizde, Anayasanın kabulünden bu yana geçen 37 yıllık sürede, en temel haklar yönünden dahi sanatçılar lehine dişe dokunur bir düzenleme yapılmadığı acı bir gerçektir.
Bugün ülkemiz sanatçılarının sosyal güvenlik hakları çözüme kavuşturulmamış olup, özellikle müzik, sinema ve tiyatro sanatçılarının çok büyük bir çoğunluğu kayıt dışı çalıştırılmakta olup, bu sanatçılar sosyal güvenlik hakkından yoksun bırakılmaktadır.
Üzülerek belirtmeliyim ki, sanatçıların çalışma ve sosyal güvenlik ilişkilerinden kaynaklanan temel sorunları arasında en önde yer alan sosyal güvenlik sorununun çözümü yolunda ilgili kurum ve kuruluşlarca hiçbir çaba gösterilmemektedir.
Unesco’nun Tavsiye kararı ve Anayasa hükmü gereğince; müzik, sinema ve tiyatro sanatçıları için, özgün çalışma koşulları doğrultusunda, çalışma ve sosyal güvenlik ilişkileri yönünden özel yasal düzenlemeler yapılması gerektiği halde, bu konunun ülkemizi yönetenlerin aklına bile gelmediğini belirtmek inkarcılık olmayacaktır.
Yine mevcut koşullar göz önüne alındığında, eser üreten sanatçılarımız açısından yaşamsal önem taşıyan telif haklarının, yöneticilerimiz için bir anlam taşımadığı da kolayca anlaşılmaktadır.
Kısaca özetlemeye çalıştığım olumsuzluklar dikkate alındığında, ülkemizi yönetenler için, Unesco’ nun Tavsiye Kararının da, Anayasanın 64.maddesinin de hiçbir anlam taşımadığını söylemek nankörlük olmayacaktır sanırım.
Özetle, ülkemizde sanatçının statüsü yok ama hiç olmazsa adı var. Buna da şükür…
Mehmet ÇIRIKA